12 Mayıs 2010 Çarşamba

Taşoda


evet takvimler 8mayısı gösterirken biz ilk taşoda konserimize ayak bastık. gün benim için sabah 8 de başlayıp gece 3 te bitince haliyle ölmüş bitmiş harap ve bitap bir hale gelmiştim. hepsi bir yana güzeldi be.

özetlemek gerekirse izlediğim gruplar Ars Longa,Yora, HLP biraz da Vera biraz Crimson Blues'du. 1 buçuk gibi başlaması gereken program 5 gibi başlayınca bayağ saçma sapan bir organizasyon oldu aslında. gruplar kuş kadar vakitte çıkıp nolduklarını anlayamadan indiler ( ya da pazar olduğu gibi inmediler). bukadar gecikmenin nedenini öğrendik ki sahne ve ses işleriyle ilgilenen profesyonel ekibin lakayıt durumları. hadi bu neyse ama buzamana kadar bümk'ün içinde olduğu her işin geç başlaması da gözlerden kaçmıyor değil. her zaman 20şer 30ar dakikalık(bazen daha fazla) gecikmeler organizasyonun işlerliğini engelliyor bence. neyse onun tartışması mail gruplarında süre dursun biz konumuza geri dönelim.

ars longa çok kısa sürdü ama yine de güzeldi. yora da çok eğlendik. HLP olayı bitirdi. içimizdeki haluk levent sevgisi dışarı taştı. bütün klişeler yerine getirildi. çakmaklar yakıldı gitarlar kırıldı kızlar sahneye atladı vs vs. herhalde buzamana kadar böyle bir konser görmemiştir taşoda.

biz shuttle a binip giderken meydan manzarası berbattı. insanlar ölene kadar içmişti sanırım. ben de çimde oturmaktan tutulmuştum ve ıslaktım. güney meydana bank yapılsın göğe erelim!

seneye taşoda'da görüşelim

8 Mayıs 2010 Cumartesi

REDD


hello everybody

dün bir değişiklik yaptık ve festival sezonunu açtık. itufest'te baktık redd var ee gidilir dedik. önce kısa bir taksim ardından istikamet maslak! üniversite tam anlamıyla EŞEK gibi. neyse bir şekilde şenlik alanına ulaştık. ortam çok harikaydı tabi biz kilyos'da insan görmediğimiz için cıvıl cıvıllığa adeta muhtacız. gözlerimiz sahneyi ararken birden kendimizi stadyumun önünde bulduk. oha kampüsün içinde stadyum mu vaar tepkileriyle beraber içeri girdik. stadyum olmuş açık hava disko. sahnede bir dj, ışıklar, sisler... birden kalablığın içinde kendimizi bulduk. öhöm neyse buraları geçiyoruz. o gün aslında önce badem'in çıkmasını bekliyorduk ama dj performans uzayınca anladık ki badem yok.
ve sahnede redd. kendilerini çok dinler severiz. özellikle akustik albümünün yeri ben de ayrıdır. uzun zamandır canlı performanslarını görmek çok istiyordum. solist doğan duru'nun sesi albüm performanslarını aratmadı ki bu en büyük artıları. inişler ve çıkışlarla sesini çok doğru kontrol etti. alan çok dolu değildi(rahat eğlenmemiz açısından pozitif) belki birazcık grubun şarkılarına hakimiyet zayıftı bu da mikrofonlar bize uzatıldığında cılız seslere ve herkesin ayrı telden çalmasına neden oldu. burda doğan duru'ya büyük iş düştü ve en iyisi en güzeli olana kadar hakimiyeti sağlamaya çalıştı. bence aralardaki politik söylemler biraz sırıttı. itüyle grubun arasının daha önce bozuk olduğunu ve kendisinin ekşi sözlük yazarı olduğunu hatırlatması homurtulara yol açtı. özellikle laf badem'in neden çıkmadığını söyleyip kışkırtıcı konuşmaya gelince açıkçası ben de rahatsız hissettim kendimi. madem üniversite tekrar buyur etmiş gönülleri hoş tutmak lazım gelirdi. hepsi bir kenara konserin kısa sürmesi bir çok şarkıyı kaçırmamıza sebep oldu ama zaten ben büyük bir redd fanı olmadığım için ve playlist genelde bilindik şarkılardan seçildiği için biz bayağ eğlendik. kısaca konserden mutsuz ayrılmadım. umarım daha kapsamlı özellikle akustik bir konserlerine denk gelirim.

***bir de bazı şarkıların girişleri melodileri çok birbirine benziyordu. bunu daha önce farketmemiştim. bir grup soundu olmasının aksine tekrar gibi. bilemedim şimdi.