28 Haziran 2010 Pazartesi

Arka sokakta bağıran çocuklardan nefret ediyorum


oh 2. sezon bitti. 3'e de başladım ama 2.sezonu bitirip filmlere dönme işi yattı galiba çünkü bir film izleyeceğime 3 tane house izlerim gibi küçük hesaplar peşinde koşuyorum. bidahaki vaka nolcak merak ediyorum hugh lauire faktörünü de yabana atmıyorum tabiki.

ayrıca dizide bu adamın gözlerine ışık mı tutuyorlar ya da sonradan oynama falan mı yapıyorlar acaba. resmen parlıyor direk gözlere kitleniyorsunuz.

***

yine aklıma takıldı bu ecnebi filmlerinde telesekreter kültürü bayağ yaygın. ev telefonunda mutlaka 'mesajınız var' uyarısı oluyor ne biliyim  cep telefonlarında dıt sesi beklenip 'ben bilmem kim. beni ara' deniyor. biz de neden böle bişi yok? ya da benim çevremde yok. birisine evden ulaşamadıysan bi daha arıyoruz. cepten arıyorsan 'aradığınız kişiye...' sesini duyduğumuz anda telefonu kapıyoruz. içime dert oldu.

27 Haziran 2010 Pazar

Temizlik iyidir her eve lazımdır

                                         neden ama neden??

bugün ne zamandır kafamda olan bi aktiviteyi gerçekleştirdim ve bir sepetin içinde yıllardır yalnız ve mahsun duran kasetlerimle cdlerimin tozunu alıp düzenledim. kendileriyle ilgi ve alakamı keseli çok olduğundan (evet mp3 geldi mertlik bozuldu) ben hangi albümleri almışım ne halt ediyormuşum unuttum. sonuç olarak bazı acı ve şaşırtıcı gerçeklerle karşılaştım. meselaaaaa ben de vega'nın tatlı sert 2 kaseti varmış. sanırım az basılan ve universal'ın çöküşüyle tarihe karışan vega albümlerinden bu. sonraa yine unuttuğum bi albüm  emre aydın'ın ilk çıkışı 6. cadde cdsi. vallahı o şarkıları da pek severdim ne yalan söliyim ama yıllar oldu unuttum gitti.  beni şoka sürükleyen albüm ise cradle of filth - damnation and a day KASETİİİ. ben hayatımda cradle of filth dinlememiş insanım o albüm nerden geldi elime!!!  bu olayın şaşkınlığı kendini korurken bir darbede elime geçen yılmaz morgül- elveda istanbul kasediyle geldi. sonra hatırladım ben o kasede arkadaşımdan teomanın gönülçelenli melenli şu meşhur şarkılarının olduğu albümünü çekmiştim. hemen walkmanimi buldum ( evet bir walkmanim var atsam atamam satsam satamam işe yarıyor işte böle ) pil buldum albümü koydum ve yıllar içinde müziğin gelişimi zınk etti kafamda. bi de çekilmiş kaset tabi böle ses cızırtılı teoman söylüyor aralarda bi yılmaz morgül duyuyorsunuz falan... zaten Asının da Bsinin de sonu yılmaz morgül şarkılarıyla bitiyor tam arşivlik bi çalışma acaba sahibindennoktakom'a koysam mı ki :D



sonracıma bi tane daha kasetim varmış ona da shakira'nın wherever whenever'lı albümünü çekmiştim. biraz da onu dinledim. laundry service zamanı şakiranın en güzel dönemiydi ve ben o kaseti kusana kadar dinleyip şakira dansları yapmaya çalışmışımdır (!) ayrıca salsa'nın(bu dergiyi hatırlıyoruz değil mi? ) arkasındaki lyrics bölümünden de underneath your clothes'ın sözlerini ezberlemiştim. (sapık mıyım ya ne biçim şarkı seçmişim ) özlemişim ve şarkılar da hala güzel geldi. şimdiki şakiradan pek haz almıyorum ama. hips dont lie felan.


tarkan'ın iki kaseti var ikisini de çok dinlemişimdir. bir tarkan kültürüm var haliyle ama elimdeki son kasetin 2001 tarihi göstermesi tarkan'ı da unuttup gittiğimi gösteriyor. neden aldığımı hiç anlamadığım ve anlayamayacağım demet sağıroğlu kasetini de temizleyip paklayıp sepete yerleştirdim. geri kalanlarının hikayelerini de bi dahaki temizlikte inşallah. (seneleeer seneleeer sora )

25 Haziran 2010 Cuma

Vampirella


Bugün ezgiyle 2008 isveç yapımı olan (gir kanıma) let the right one in'i izledik. şu yukarıdaki afiş filmi kesinlikle yansıtmıyor. kitaptan uyarlanan film oldukça yavaş ama beklenmedik bir şekilde akıcı. ayrıca şiddet ve korkudan yoksun. zaten bu beklentiyle değil farklı bir film görme ümidiyle izledik beklediğimizi de bulduk. eli ve oscar'ın öpüşme sahnesi bir de en sondaki havuz sahnesi benim favorim. soundtrack konusunda http://www.moviescoremedia.com/lettherightone.html linkindeki Eli's Theme çok güzel.


***

Aşk-ı Memnu'da bitti hakkaten. Behlül maskesi, felç geçirmiş firdevs hanım ve behlül'ün sakalları gündemimize oturdu. İntihar sahnesini güzel yapmışlar sonunu bilsek bile dizi heyecan yarattı.

Opal - Kıyametin


2004 yılında kurulan Alternative-Rock grubu Opal 2005 Nisan ayından itibaren İstanbul'un önde gelen konser mekânlarında ve üniversite festivallerinde sahne aldı. Şubat 2006'da 5 parçalık bir demo yayınlayan Opal 2007'de JD Rock Music Yarışmasında "Kıyametin" adlı parçasıyla "En İyi 2. Grup" ödülünü kazandı. Temmuz 2007'de 6 parçalık bir EP yayınlayan grup Ağustos 2007'de JD Rock Summer Tour turnesi kapsamında Türkiye'de konserler verdi. Dream TV, Number One, Kanal 24 gibi TV kanallarındaki müzik programlarına konuk oldu ve performanslar sergiledi. Ağustos 2008 - Kasım 2009 arasında prodüktörlüğünü Alen Konakoğlu'nun yaptığı 10 parçadan oluşan "Kıyametin" adlı ilk albümünü kaydetti.

Albüm şarkıları;

1. Kıyametin
2. Git
3. Bazen
4. Esaretim
5. Melek Değiliz
6. Opal
7. 1001
8. Taş
9. Zamir
10. Garip Siyah Yağmurlardan Sonra

http://www.myspace.com/opalband


***

Şimdi arşiv kayıtlarına gittim de Opal'i 3 sene evvel dinlemeye başlamışım. sonra noldu bilemedim kopmuştum gruptan. bazen myspace'lerini yokluyordum ama bu bazen senede 2 galiba. kıyametin şarkısı beni ilk vurandı. dinlerken dinlerken şarkılar bana tekrarmış gibi gelmeye başladı. gruptan uzaklaşma hikayesi burda başlıyor olabilir. yine yıllık uğramalarımdan birini gerçekleştirdim geçenlerde myspacelerine ve ne göreyim albüm çıkmış. hemen albümü edindim ve hissettiğim aynen şuydu: bir koku duyarsınız ve sizi birden eski zamanlara götürür, bir şarkı vardır ki onu ne zaman dinleseniz ilk duyduğunuz günü yaşar gibi hissedersiniz... evet bu. özlenmiş sesi ve tonu duymak. emek harcanmış albüm ve hayallerine kavuşmuş bir grup... şans verin. hepsine garanti veremesem de şarkılardan bazılarını gerçekten seveceğinizi düşünüyorum. ben hala kıyametin'ciyim.ilk aşk bu olsa gerek.

24 Haziran 2010 Perşembe

Yıllar Sonra Gelen...



Özledimmmmm. House season 2 nin bitmesine 7 bölüm kaldı sonra film dünyasına adım atıciğim inşallah. burayı afişlerle döşemek istiyorum.

Frozen river veri nays özellikle melissa leo'nun oyunculuğuna bir alkış. hikayeside 2009 da oscara aday olmuş. sade ve güzel.

22 Haziran 2010 Salı

The Wild Ones


Suede krizinin aniden sizi vurması ve aşkın depreşmesi...

so young, so gone...

18 Haziran 2010 Cuma

Bye bye Kilyosssss


bana bir ömür gelen kilyos maceramı şu saatlerde noktalamış bulunuyorum. bloğumu takip eden insanlar (çok kalabalıksınız biliyorum) acılı kilyos hayatımı yakından öğrenme şansına(!) sahip oldu. yollarda sürünüşümüz, okulun bizi yoksayıp her türlü olay ve aktiviteden mahrum bırakması, mahrumiyet bölgesi olmanın getirdikleri, kilyos soğuğu denen şeyle ilk defa karşılaşmamız, yeni insanlar, komün hayatı vs vs... bana bir sene o kadar uzun geldi ki geçen dönem yaptıklarımı sanki 2 sene önce yapmış gibi hatırlıyorum. hakkaten dün gece pelinlerin odasına gidip muhabbetlerimizi, tek kelime etmediğim sınıf arkadaşlarımla derse gidiş gelişlerimizi hatırlamaya çalıştım hepsi de sislerin bulutların arasındaydı. bir sene de üç sene yaşlandım sanki.

bugünkü sınav sonucu bekleme sürecimi anlatmadan da geçmek istemiyorum. ocak deneyimlerinden bildiğimiz üzere sonuçların yadyok sayfasında(oh artık saana tıklamak zorunda değilim) akşamüstü yayınlanacağını bildiğimden güne kitap okuyarak başladım. sonra huzursuzlandım bilgisayar açık olsun istedim ve house izlemeye başladım. biyandan da ezginin kafasını şişiriyorum mesajlarımla. 2. sezon 11 ve 12. bölümleri izlerken  yadyok sayfasını refresh yapmayı da ihmal etmedik tabi. arada yeni aldığımız vantilatörü kurma işini de üstlendim ama gergin olduğumdan pervaneyi takamayınca sıkıldım bıraktım. 13. bölümde artık kafayı yemeye başlamıştım. sürekli birileri hiç tanımadıkları arkadaşlardan bahsedip şu saatte açıklancakmış, aslında açıklanmıycakmış, yadyok binası ateşe verilmiş gibi söylentiler paylaşmaya başladı. artık akşam 7 buçuk gibi yine sayfa açık ben f5 e basarken birden sayfanın farklı bir görünümü oldğunu farkettim ama otomatiğe bağladığımdan  yakalayamadım. bi iki tekrardan sonra b aldığımı görüp şöle büyük bir oh çektim vallahi. hadi darısı tüm yadyokluların başına. dinimiz. amin.

gürültü kaçar stayla

*** boğaziçi yeni gelen öğrencilerini kilyos'la beraber sınar. güçlü olan kazanır. bir diğer teorimiz ise okulun psikoloji departmanının büyük çaplı bir deney için field experiment yaptığı. hadi bakalım mini mini birler.

saçmalamak bedava tabii

ezgi ile ipek, ezgiye alınacak yeni telefonu incelemek için bir turkcell bayiisine giderler. modelimiz samsung corby pro.

görevli: şöle özellikler böle özellikler la la la
i: kamerası kaç megapiksel acebeee??
g: 3megapiksel efendim
e: yanlız flaşı yok bunun.
i: ne? flaşı mı yok! o ne demek? bilgisayara bağlayamıyor muyuz yani??
g: ... ee şey...
e: asdıuhsaıusah hani karanlıkta...
i: haa flaşşşşş (dınkkk jetonu duydunuz) benim aklıma niye flaşbellek geldi yaaa
e: çıkalım hadi.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Layla, darling won't you ease my worried mind.

                               eric clapton&pattie boyd
Dün akşam kuruçeşme arenadaki bir başka kaçırdığımız konser eric clapton'dı. Benim için eric clapton aslında tek başına çok büyük bir olay ifade etmiyor. kendisini bir zamanlar varlığıyla cörk ve benim hayatıma büyük bir anlam katan gitar dersi aldığımız Burak hocaya benzetirdim. bir de wonderful tonight şarkısının canlı performans kaydını çok dinlemişimdir. buraya kadar saygımız sonsuz. esas dönüm noktası bu sene hocamızın "song presentation yapıcaksınız en sevdiğiniz şarkıyı seçin gelin burda anlatın" demesiyle başladı. sınıf arkadaşlarımdan zeki çıktı layla'yı anlattı ve ben o saniyeden beri bu şarkıyla yatıp kalkıyorum. resmen daha ilk dakikada beni yakaladı. sözler... o müzik...  (koca sınıfın seçtiği şarkılardan da bir bunu beğendim zaten) neyse gene çenemi tutamadım. lafın kısası dün konserden beni arayan fazilot bana bu şarkıyı dinletti ve ben ağlamamak için zor tuttum kendimi. elim ayağım titredi. keşke orada olabilseydim sadece bu şarkıyı dinleyip çıkmama izin verselerdi. kendisine buradan da KOCAMAN bir teşekkür ediyorum.

                                       george&pattie

şarkının hikayesine gelmek istiyorum hemen. adından da anlaşılacağı gibi leyla ve mecnundan geliyor özü. eric clapton yakın arkadaşı beatles'ın gitaristi george harrison'ın karısına aşık olur. başta pattie boyd'dan red cevabı alan clapton epey sıkıntılı bir dönem geçiriyor (uyuşturucu,toplumdan uzaklaşma vs vs ) ve şarkı da bu dönem çıkıyor zaten.Pattie ve george 1977'de boşanıyor ve pattie, eric clapton'la 1979'da evleniyor. söylenilen o ki george harrison ve eric clapton arasındaki ilişkiye pek de zarar gelmiyor bu durumdan aman ne rahatlık yani. bu evlilik de 10 sene sürüyor clapton'ın alkol bağımlılığı turneler yüzünden pattie'nin yalnızlığı gibi sebeplerle.

*fotoğrafta da görmüş oldğunuz gibi hakkaten adına şarkılar yazılıcak bir kadın.

sözleri de yazıyım tam olsun

What'll you do when you get lonely
And nobody's waiting by your side?
You've been running and hiding much too long.
You know it's just your foolish pride.

Layla, you've got me on my knees.
Layla, I'm begging, darling please.
Layla, darling won't you ease my worried mind.

I tried to give you consolation
When your old man had let you down.
Like a fool, I fell in love with you,
Turned my whole world upside down.

Let's make the best of the situation
Before I finally go insane.
Please don't say we'll never find a way
And tell me all my love's in vain.


12 Haziran 2010 Cumartesi

Bunlar da tarih öncesinden arta kalanlar


back to the future'ın  ilki çok güzeldi ama ikincisini o kadar beğenmedim. artık filme abancam çok feci susamış haldeyim güzel filmlere. hadi bakalım.

Bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak...


lostun finali bilgisayarımın bozulmasıyla aynı zamanlara denk geldiği için ben finalle ilgili iki kelam edememişim. ama etmezsem olmaz çünkü lost benim için pembe dizilerden sonra baştan sona adam akıllı izlediğim ilk dizi. 6 sezon yani boru değil.  sonuç? sonuç tam bir fiyaskooo aman allahım ben onca bölümü sevgili olanların yavaş çekimde birbirlerine sarılırken o güzel mutlu ada günlerini hatırlaması için mi izledim? nerde ada gizemi, nerde heykel nerde widmore iyi mi kötü mü? dağılın uleeennn.

9 Haziran 2010 Çarşamba

how i met your mother: season 5



dün bilgisayarıma kavuşmamın şerefine dizi bekleyen gönlümü hoş tutup how i met your mother'ın son sezonunu bitirdim. mutlu olmadım huzura kavuşmadım özellikle final bölümü sıkıcıydı. artık şu anne belli olsun diziyi de tadında bitirsinler.

***insan böle arkadaşları olsun istiyor ya..