9 Ocak 2011 Pazar

and someday soon we'll find out where we're going

elveda dostum




hey ho finallerim bitti eski güzel günlerime geri döndüm. meğer boş boş oturmanın kıymetini bilememişiz dostlar. meğer şöyle etrafa bakınıp " acaba bugün ne yapsam ya ne izlesem hangi kitabı okusam? " demeyi bilememişiz.

şimdiiii öncelikle kadir ayının sonlarına gelmeye başladık. bugün ahu tuğba ve kadir inanır'ın başrollerini paylaştığı elveda dostum'u izledik ve gülmekten yerlere yattık. İnanılmaz post modern sahneleri içeriğinde barındırıyordu. kadir karısının doğuya gitmek istememesi yüzünden işi bırakmış bir öğretmendir. en sonunda arkadaşlarının ve ailesinin baskılarına dayanamaz bir zengin çocuğuna özel ders vermeye başlar. çocuğun ingiltereye evlenmeye gitmiş teyzesi ahu kocasını terkedip türkiyeye döner ve olaylar gelişir. vallahi film boyunca kadir ve tuğbayi yerlerden alamadık. pis adam bıraktı gül gibi karısını çalı süpürgeli ahuya kaçtı. yine film boyunca oyuncuların her sahnede değişen kıyafetlerini izlemek büyük zevkti. bi sahnede ahu kendini denize atıp boğulmuş taklidi yapıyor üzerinde leopar desenli mayo. sonra kadir onu kurtarıp tabi ki suni teneffüs yapıyor aaa üzerinde siyah mayo. he bi de film çok ani bitti. ne olduğunu anlamadık.

boys don't cry
cuma gecesi film izlemeye aç bir bünye olarak hemen bilgisayarıma sarıldım ve ne zamandır izlemek istediğim bir film olan boys don't cry'ı açtım. açmaz olaydım. gece gece film beni mahvetti. psikolojim bozuldu. yatağın içinde küçüldükçe küçüldüm. filmde hilary swank (ki performansıyla oscar kazanmış) transgendered doğuyor ve erkek olmayı seçiyor. kız arkadaşları olsun normal hayatı olsun istiyor. ve sonraçok korkunç şeyler gerçekleşiyor. bu hikayenin gerçek olması daha da acı. tecavüz sahnesi ve polis soruşturmasında brandon'ın hali beni  ağlattı. filmdeki korkunç elemanlardan birini oynayan peter sarsgaard'ı an education'da sevmesem de burda çok yakışıklı buldum evet. bir de soundtrackler harikaydı sanki.

black swan
eveeet. bu kadar bahsedildi herkes çok heyecanlandı. daha türkiye'de vizyona girmedi. natalie'den bir oscar artık bu film için bekleniyor. ama izlerken "allahtan yeni akıma uyup 120 dk'lık film yapmamışlar" demekten başka yapacak bir şey bulamadım. ilk 250'de 48 numaradasın ama bu ilk 250'ye neler oluyor şekerim. çok overrated olmaya başladı her film. blackswan'de onlardan biri. evet görüntüler güzeldi. dans estetik sinema müzik uyumunu hep severim ama konu yavaş geldi. ve biliyorum herkes çılgınlar gibi harika muhteşem diye filme övgüler yağdırırken benim bunu yazmam kendimi cehenemme atmam demek:D

the girl who played with fire
kitabını final haftasından önce alelacele bitirdim ki içim rahatlasın ders çalışırken dert olmasın diye. yine bol heyecanlı atraksiyonlu ve gizemli kitaptı. sinemada izlemeye yetişemedim ay hemen kaldırdılar vizyondan. the tourist 5 haftadır orda avrupa sineması tü kaka.

istanbul hatırası


bugüüün kendime sömestr kitaplarımı almaya gittim. bir ay tatilde doping sağlayacaktım. bi gece önceden listemi çıkardım ve akmar'a yollandım. genelde sabit kitaplarımı aldığım bi yer var hemen oraya gittim ve şöyle bir diyalog yaşadım

ben: ahmet ümit istanbul hatırası?
x: evet var.
b: 1984?
x: o da var.
b: peki tamam... siddhartha?
x: o yok
b: tıkanma?
x: yeni bitti.
b: hmm tüh bi kitap daha vardı ama aklıma gelmiyor (etrafa bakınıyorum belki görürüm de aklıma gelir diye)
x: nasıldı konusu falan?
b: yahu hiç hatırlamıyorum ki keşke bi kağıda yazsaymışım.
x:  o kadar birbirinden alakasız kitaplar istediniz ki tahminde bulunamıyorum!??
b: wtf ....???

ahahah ama adam haklıydı diyecek bişi bulamadım bu sırada zınkkkk neyi aradığımı buldum o şokla.

b: hıh hıh buldum üç silahşörler

adam bunun üzerine heh işte biliyodum diyip kitabı aramaya gitti.

sonuç olarak üç silahşörler ve tıkanma'yı eve gidince almaya karar verdim. bi tane ekstradan ingilizce kitap aldım. eve gidince ohh şenlik.

5 yorum:

Judy Abbott dedi ki...

heyyoo sen tatil yapınca biz de yapmış sayılırız belki:)) ahh ne güzel bişeydir 1 ay tatil yapmak, kitap oku, film izle, gez toz avare avare, gün içinde tatlı tatlı öğlen uykuları uyu ayy çok güzel geçer umarım.

üç silahşörler en sevdiğim kitap, ilk kez sahaflarda bulup öyle tanışmıştım, defalarca okudum sonra canım silahşörlerin maceralarını:)

gürültü dedi ki...

aynen judyy tatile deli gibi ihtiyacım var:))

üç silahşörlerin piyasada hep kısaltılmış versiyonu vardı içime sinmedi almadım

Judy Abbott dedi ki...

Oğlak yayınlarından çıkanı tam baskı çevirisi, kapağı da çok güzel:))

eski basımlardan 1963 Akba yayınları ile 1971 E yayınları da tam baskı çeviridir.

gürültü dedi ki...

ben onlari ariyim o zaman sagolll

Didem Dinçsoy dedi ki...

"Boys Don't Cry"ı gördüm, aklıma esti; yine izledim, yine lanet ettim insanlığa. hof.