|
Baby Driver |
Baby Driver'ın IMDB ve Metacritic ratinglerini gördükten sonra izlemeye karar verdim. Aslında tam aksi kararı vermem gerekiyordu çünkü en son WW'da duruma aldanıp hayatımın şokunu atlatmıştım, neyse. Edgar Wright çok güzel bir iki saat yaşattı. Ben filmin baş karakteriyle kendimi çok içselleştirdim filmi sevme nedenim bu olabilir. İçinde müziği baş köşeye oturtan filmlere karşı koyamıyorum zaten. Özellikle bazı sahnelerin filmin müziğiyle uydurulması güzel ayrıntıydı. Ansel Elgort zayıf bir oyuncu ama o soğukluğu role yakışmış. Bana bir tek Lily James sırıtmış geldi. Rolünün biraz aptalca yazılmasından mı kendi beceriksizliğinden mi bilemem. BTW biraz Tarantino'luk da yok değil.
|
Contratiempo |
Bu filmi twitter'da gördüm. Bi kaç senedir klasik Hollywood senaryolarından böö geldiği için Avrupa sinemasında bu tarz suç gerilim üzerine yazılmış zekice kurguları seviyorum.Bu film bana Gone Girl'ü hatırlattı ama.
|
A Silent Voice |
Manga kültürüm hiç yok sinemasını da hiç de izlemem. Senaryosu çok çok başarılı inanılmaz sürükleyici ve bir çok noktada ya aynısı bizde de yaşanıyor dediğimiz şeylerin olduğu bir film.
|
El Cuerpo |
El Cuerpo, Conratiempo'nun yönetmeninin ondan önce çektiği bir film. Herkes buna referans gösterdiği için merakıma yenik düşüp izledim. Bence ikisi çok benzer filmler. Hikayeyi yönlendirişi, twistleri filan. Fakat sanki Contratiempo'da olayı bir tık öteye taşımış gibi geldi.
|
Requiem For The American Dream |
Chomsky'den 1.5 saatlik lecture.
|
Tickled |
Tövbe Allahım dediğim, bugüne kadar hayatta bulduğum gariplikleri bir üst noktaya taşıyan ruh hastası belgesel. Yeni Zelandalı bir gazeteci internette çeşitli gıdıklama yarışmalarının düzenlendiğini ve videolarının yüklendiğini fark eder. Sayfanın yöneticisine röportaj için mail atar ama hiç beklemediği bir tepkiyle karışılaşır. Kuyuyu kazdıkça işin içinden çıkamaz. Tickled HBO'nun en garip belgesellerinden biri. Film yayınlandıktan sonra da olaylar durulmadığı için Youtube sayfalarından The Tickle King diye bir film daha yayınlamışlar.
***
Filmlerle ilgili ne yorum yazıldığına bakmak için bazen Türkçe twitter'da dolanıyorum sonra insanlardan soğuyup çıkıyorum. Gerçekten fikirlerine inandığım aynı düşünmesek bile içten gelen duygularını yazdığına inandığım bir kaç insan var. Zaten onları takip de ediyorum. Ama geri kalan büyük bir çöplük, bakın ben sizinle aynı kefede değilim kafasında. Muhtemelen sabah uyanıp bugün harikayım çünkü sıradan insanların hakkında en ufak fikre sahip olmadığı 123786123 tane filmi izledim diyorlar. Oralarda dolanınca neyse ben küçük dünyamda bayağı huzurlu ve mutluymuşum diyorum. Uzun zamandır blogunu takip ettiğim, çoğu zaman yazılarına muhalefet olsam da verdiği emeğe saygı duyduğum ve içten içe de çok sevdiğim bir sinema bloggerı bugün bloguna artık yazmak istemediğini belirtmiş. İnanılmaz üzüldüm çünkü o kadar az kişi var ki onlar da sıkılıp bırakıyor. Muhtemelen o boş kalabalığın içinde hazımsızlık da yaratıyordur. Maalesef yabancı twitter hesaplarını okumaya devam edip canım Türkiyemin ne düşündüğüyle artık ilgilenmeyeceğim.