27 Haziran 2020 Cumartesi

Pandemi 2

ne kadar abidik gubidik distopya kitap varsa okumayı filmi varsa izlemeyi severim. Stephen King'in bir kitabı vardı insanlar cep telefonu sinyalinden mi ne ölüyordu. valla artık ben bu kitapları eski hevesimle okuyamam heralde. ne zaman dışarı çıksam insanların maskeli hallerine hala alışamadım. aklıma da saçma saçma şeyler geliyor hep. ya bu hastalık yakalanıldığında direk öldüren bir şey olsaydı. ya musluktan akan sularımız zehirli virüslü sular olsaydı gibi gibi sonra kendimi iyice bunalıma sokuyorum. acaba daha neler göreceğiz belki bundan beterini yaşayacağız. en iyi zamanlarımızı yaşıyoruz belki de. 4 aydır hiçbir kafe avm görmedim. iş için okula gidip geldim bir kaç kere onun dışında ezbere bildiğim tek nokta migros mopaş bim. resmen 3 ay dersleri online yaptık allahtan teknolojiyle aram iyi o yüzden oradaki adaptasyon beni çok yormadı beni esas yoran veli ve öğrenci telefonları ve okulun mantık dışı duruşuydu ama bunları yazamıyoruz tabi çünkü bu blog 10 sene önceki özgürlüklere sahip değil.

neyse ben bu süreçte neler izledim okudum onları yazmak istedim bakalım bir özet geçelim. 

aslında hiç kitap okuyabileceğimi düşünmemiştim ama beklediğimden çok okumuşum.
1- Hınzır Kız
kitabının kapağına bakınca ergen aşk romanı sancağınız bu kitap aslında güney amerikada başlayıp dünyanın dört bir yanına uzanan sürüncemli aşk hikayesi anlatıyor. bir yerden sonra sürekli kendini tekrarlıyor ee tamam yine aynı şey olacak diyorsunuz ama yine de okumaya devam ediyorsunuz.
2-Kör Suikastçi
handmaid's tail'in yazarının bu kitabını ben çok bayılarak okuyamadım. hele araya bir uzaylı hikayesi yerleştirmiş içim şişti.
3- Normal People
geldik karantina döneminde patlayan bu kitaba. aslında dizisi çok meşhur olmuştu ben de kitabını bulunca okuyayım dedim. ayyy ingilizce öğrenenler için readerlar olur ya onların seviyesinde bir ingilizce. kızla oğlan türk dizisinden hallice ayrılıyor barışıyor ayrılıyor barışıyor. o kadar cringe ki inanamadım. sonra diziye bakıyım dedim 25 dakikalık diziyi bitiremedim 4 bölümde bıraktım. 
4- Silent Patient
bu kitabı amazon ya da goodreads'in en çok okunanlarında gördüm. gerilim romanı tam bir page turner iki günde su içer gibi bitirdim. Türkçe çevirisini göremedim bence çok satar.
5- Karanlık Madde
bu kitabı da aynı listelerde gördüm. konusu paralel evrenler olduğu için ilgimi çekti. çok güzel olabilecekken bu kitap da son sayfalarda cringe festivaline dönüştü. 

Geldik TV sektörüne. ben uzun zamandır dizi izlemiyordum (mini diziler hariç). Ocak ayında succession ve morning show'u izledikten sonra bu süreçte kafamı dağıtsın diye önüme çıkan çok yorumlanan dizilere şans vermeye başladım.
after life

ricky amcamızın kültleştirilen bu dizisi yani güzel eh. ikinci sezonunda da aynı şeyleri tekrar tekrar gösterince biraz dışlanmış o yüzden ikinci sezonunu seyretmedim.


fleabag

fleabag bbc yapımı iki sezonluk bir dizi. özellikle ikinci sezonu çok güzeldi. seksi rahip diyorum bu kadar.
the marvelous mrs maisel
bu diziyi 3 sezonda içtim. mrs maisel olsun kocası joel olsun anası babası olsun her bir karaktere bayıldığım doktor ve komedyen beylerin peşine düştüğüm bir diziydi. kostümler, müzikler çok çok güzeldi. iyi ki izlemişim.
years and years
bir bbc yapımı  tek sezon ve çok çok iyi. 2019'dan başlayıp yakın geleceğe doğru ilerliyor. teknoloji şu ankinden biraz daha gelişmiş durumda. hiçbir şeye yok bu kadar da olmaz demiyorsunuz. politik karakter vivienne rook bize o kadar tanıdık ki belki ingilizler izleyince şaşırıyordur. 
better call saul
veeee karantinamın yıldızı. en sevdiğim dizi breaking bad'dir herhalde. onun spin offu olarak bu dizi çıktığında önyargıdan yıkılıp bu diziyi izlemeyi reddettim. sonra herkes güzel şeyler yazdığında dizi zaten 3 sezon falan olmuştu. ben de dizi izlemeye başlayınca dünyayı unutup binge watch yaptığım için sürekli erteledim erteledim veee en sonunda netflixde görüp durmaya başlayınca tamam dedim başlıyorum. iyi ki başlamışım saul'u mike'ı gus'ı breaking bad dünyasını o kadar özlemişim ki. iki diziyi de aynı kişiler yaptığı için her şey sanki bir bütün içinde ilerliyor. korkuyorum breaking bad'e tekrar başlayacağım diye. görüntü kalitesi çok iyi. senaryo, hikaye, karakterler çok incelikli işlenmiş yüzeysel hiçkimse yok. 



Son iki sezon özellikle lalo salamanca'nın gelişiyle daha da tatlandı. Nacho ve ikisini izlemek harika. kötü karakterler sevilir mi ya bu öyle bir dizi işte. 6. sezonu son sezon olacakmış ve dizinin sahipleri aynı breaking bad'de olduğu gibi bu diziyi de sündürmeden tadında bitirmeye karar vermişler. çok doğrudur.

geçen postta parasite'ı izleyeceğim dedim izlemedim tabi ki :D tiger king'i izleyip yine amerikalıların nasıl manyaklarla dolu olduğuna şaşırdım. aşk 101'i de izledim yok ergen dizisini bile güzel yapamıyoruz üzgünüm. bir kaç film de izledim onları da artık sonra inşallah. şu virüs bitsin valla oynatmaya az kaldı. 

14 Mart 2020 Cumartesi

Pandemic

Hello guys!

Aylar sonra buraya geri döndüm. Son zamanlarda yaşadığımız şeyleri düşününce bunların ileride tarih sayfalarında yer alacağını belgesellere döküleceğini ve bu yüzden de belki ben de kişisel bloguma bir kaç not alsam ileride geri dönüp bunları okumak hoşuma gider diye düşündüm. (tabii ilerisini görebilirsek)

Covid-19 yani Corona virüsü sebebiyle okullar iki hafta tatil edildi. Üniversiteler 3 hafta tatil. Neredeyse bütün Avrupa, Çin ve İran ve bir kaç ortadoğu ülkesiyle uçuşlar karşılıklı iptal edildi. KKTC bile kapalı. Çin hastalıktan şu tarih itibariyle paçayı sıyırmak üzere ama İtalya'yı Allah kurtarsın cidden. Rakamları görünce insan şaşırıyor. Türkiye'de durum şu an 5 kişi ama alınan önlemleri görünce hep soru işaretleri oluşuyor.

Ocak ayında bir hafta Almanya'daydım. O sıralar hastalık sadece uzak doğudaydı ve tehlike belirtileri tek tük ortaya çıkıyordu. Mesela giderken ne havalimanında ne uçakta maskeli insan gördüğümü hatırlıyorum. Ama dönüşte bir kaç kişi görmüştüm. Her şey zaten döndükten bir iki hafta sonra oldu. Virüs Avrupa'ya girer girmez hızla yayıldı ve ciddi tehlikesi var. Twitter'da haber sitelerinde karantinaya alınan İtalya gibi şehirlerin koskoca Çin'in videolarını izleyince bir bilim kurgu filmine ışınlandığımızı hissediyorum. Süpermarketler boşaltılmış garip maskeler kıyafetler giymiş insanlar etrafta dolaşıyor. Herkes ekstra temkinli.

İlk defa okulların tatil edilmesinden mutlu değilim. Hiçbir yere gidemiyoruz vaka sayısı yayılacak mı yoksa böyle kalacak mı bilmiyoruz. Okullar Nisan'da açılacak ve hayat eski haline dönecek mi ondan da emin değiliz ama ben yine de öyle olacakmış gibi düşünmek istiyorum.

Bu derece küresel etkisi olan bir problem için insanların aldıkları kararları, yaşananları endişeyle ve aynı zamanda merakla izliyorum. Demek ki ilerde başka ne olayları yaşamak zorunda kalacağız. Dünya çapında kuraklık? Açlık? Deprem? Belki sınırlar yeniden değişecek, ülkeler dağılacak, yeni ülkeler kurulacak insanlar yepyeni hastalıklarla tanışacak. Ben sevmedim bu olayı ya umarım bilim kurgu filmlerinde olaylar uzak gelecek olarak kalmaya devam eder ve o gelecek asla gelmez.

Poster koymaya çok üşendim. Bunlar da dursun burada bu ara neler izlemişim. Şimdi iki hafta da kendimi meşgul etmem lazım.

Dizi olarak Succession son zamanlarda izlediğim en güzel şeydi. Morning Show'un da yeni sezonunu merakla bekliyorum.

Bu sene Oscarları hiç sallamadım. Hala izlemediğim filmler var. Parasite'ı izleyeyim bari bu tatilde.

19 Temmuz 2019 Cuma

10th Anniversary



Sevgili gönül dostları. (Nasıl bir giriş bu ben de bilemedim.)
2009'da Öss'nin bitmesinin verdiği rahatlamayla ne yapacağımı bilmeden açtığım başta bir nevi günlük/haftalık blog olarak kullanıp bir süre sonra film ve konser arşivime çevirdiğim fakat her daim saçmaladığım blog 10 senesini tamamlamış. Yıllaaaar vahhh geçen yıllarım. İnsan geçen süreye inanamıyor. Face App gelsin şurda gerçek yaşlandırmayı görsün.

Blog tutmanın bir takım faydaları oldu tabi. Mesela buradan çok farklı insanlarla tanıştım, bazılarıyla yüz yüze tanışamasam da hala sosyal medyanın çeşitli yerinden takip ediyorum. Değişik yazılar okudum, farklı görüşler gördüm. Kendim içinse bir nevi ufak çaplı kişisel arşiv oldu. Hala zaman zaman ya ben bu filmi ne ara izlemiştim dediğimde açıp buradan kontrol edebiliyor o zamanki düşüncelerimi okuyabiliyorum. Konser yazılarımı biraz daha devam ettirsem mesela daha iyi olabilirdi çünkü arada kaynayan çok oldu. Gezi olarak da sadece iki gezi yazmışım, keşke bir kaç tane daha ekleyebilseydim.

Bu blog için zamanında ne temalarla uğraştım, ne bloglar okuyup sorunları çözmeye çalıştım, yeri geldi kodlama kısımlarını yap boz şeklinde kurcaladım. Şu an kaybettiğim zamana biraz üzülmedim değil iki kitap okusaymışım keşke :D

Neyse işte böyle. Eskiden buralar internetin twitter'ıydı. Artık ghost town. Kasabanın yaşlıları arada çalıları topluyoruz.


the assassination of gianni versace

amy

capharnaüm

chernobyl

the edge of democracy